ÖĞDER Bşk. Bediüzzamanın Risalei Nurlarını okumayı tavsiye etti

Eğitim-Bir-Sen İl Başkanı Tekdemir, MEB’ in EBA üzerinden sunduğu Scratch uygulamasıyla öğrenci ve öğretmenlere giriş ekranından cinsiyet sorgulaması yapmasına yönelik soruya cevap verdi.
Eğitim-Bir-Sen Diyarbakır 1 Numaralı şubesi ev sahipliğinde, Şuurlu Öğretmenler Derneği tarafından “Önce Ahlak ve Maneviyat “temalı seminer düzenlendi.
Dicle Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dekan Vekili Prof. Dr. Vahap Özpolat, Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim üyesi Doçent Dr. Mutlu Saylık, Eğitim Bir-Sen İl başkanı Ramazan Tekdemirin konuşmacı oldukları, moderatörlüğünü ise Şuurlu Öğretmenler Derneği Diyarbakır Şube Başkanı Abdurrahman Sevgilinin yaptığı seminere Eğitim Bir-Sen üyesi öğretmenler katılım gösterdiler.
Programın açılışında konuşan Abdurrahman Sevgili; Öğretmenlik Kariyer Basamakları sınavı yapılmasına atıfta bulunarak öğretmenlerin mesleki uzmanlıklarının sınavla ölçülmesinin mümkün olmadığını, bütün öğretmenlerimizin mesleklerinin uzmanı olduklarını belirtti. Sevgili ayrıca; öğrencilere kitap okumayı, merhametli ve adaletli olmayı aşılamak gerektiğine vurgu yaparak, hayatın içinde sorunları çözebilmeyi öğretmeyi, İmamı Gazaliyi, İmamı Rabbaniyi ve Bediüzzamanın Risalei Nurlarını okumayı tavsiye etti. Taze dimağlara faiz problemi çözmeyi öğreteceğimize feraiz problemlerini öğretmenin önemine değindi.
Sınıf içinde hiyerarşik ayrımın olmaması gerektiğine dikkat çeken D.Ü. Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Vahap Özpolat, ergenlerde sosyalleşme problemine vurgu yaparak dijitalleşmenin ahlak ve maneviyat üzerindeki etkileri ve çözüm önerileri üzerine bilgi verdi.
D.Ü. İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Mutlu Saylık ise İslam medeniyetinde eğitim kurumlarının tarihsel süreç içerisinde gelişimleri konusunda açıklamalarda bulundu.
Eğitim-Bir-Sen İl Başkanı Ramazan Tekdemir ise; …”Çağdaşlık dediğimiz şey bütünüyle pozitivist tabanı olan ve geçerli ve sürekli olmayan bir yaklaşım türüydü ama biz onu baz alarak müfredatımızı ona göre şekillendirdik. Anlayışımızı onun üzerine bina ettik. Dolayısıyla bizim eğitim müfredatımızın, eğitim ortamlarımızın, yaratıcı ile olan bağını kopardık. Hiçbir dersimizin hiçbir branşımızın yaratıcı ile bir bağı yok. Müslümanız ama içimizde İslam hâkim değil. Ailemiz Müslüman, kural koyucu İslam değil. Müslüman bir toplumdayız, Müslüman bir çarşıdayız ama orada İslam’ ın hükümleri geçmiyor. Özümüze öyle bir hapsettiler ki, biz dahi kendimizle barışık değiliz. Yani kendi söylediklerimizle yaşadıklarımız arasındaki mesafe o kadar açık ki, makas o kadar geniş ki… Bir kere bizim kendimizle uzlaşmamız lazım. Kendi kimlik ve kişilik serüvenimizi yeniden tartıya koymalıyız.”
Tekdemir sözlerine şöyle devam etti; “Aile konusu o kadar önemli ki, biz çocuk yetiştiriciliğini o kadar değerli görüyoruz ya, oysa çocuklar arasındaki ilişkilerin bütünü ebeveynler arasındaki ilişkiyi referans alır. Dolayısıyla bizim aile kavramını, ebeveyn olmayı bizim çok büyük bir değerlendirme sorgulama, bilinçlendirme, orayı çok önemli bir öğrenme merkezi olarak görüp, oraya yönelik çok ciddi bir süreç geliştirmemiz lazım. Aileye dönük hedeflerimizi iyileştirmemiz, yani İslam’ ı talep eden bir aile, şuuru talep eden bir aile… Basit, gündelik menfaatlerin zehirli yemişlerini hedef alan değil, zararına da olsa doğrudan vazgeçmeyen bir aile misyonunu, bir aile vizyonunu hayata geçirmemiz lazım.”
Tekdemir, Eğitim-Sen’ in Toplumsal Cinsiyet Eşitliği uygulamalarına da değinerek şöyle konuştu; Bugün küfür ne yapıyor, ta Diyarbakır’ a kadar Avrupa’ dan İsveç’ ten fonlayarak bir lgbt imajını, bir lgbt misyonunu okullarımıza kadar yaymaya çalışıyor. Ben Eğitim Sen’ in 2022 Haziran raporunu okudum. Diyor ki anne baba bile olsan oğlum diyemezsin. Kızım da diyemezsin. Çünkü senin buna hakkın yok. Sen oğlum ve kızım derken bir cinsiyet atamış oluyorsun. Ona kız olduğunu dayatacak, erkek olduğunu dayatacak elbise tercihleri koyma önlerine diyor. Ara tonlar koy, ara elbiseler olsun. O belirli bir yaşa geldikten sonra kendi cinsiyetini kendisi seçebilsin. Altı yedi ay önceki yakın bir rapor. Biz eğer kendi kimliğimizi oluşturan, kendi değer yargılarımız için mücadele etmezsek birileri toplumsal cinsiyet eşitliği projesi çalışmalarını dayatacak ve alanı bu şekilde kullanacaktır. Bu lgbt komisyonları ta Diyarbakır’ da kuruluyorsa eğer ve burası özel bir çalışma alanı olarak adres seçiliyorsa, bürokrasi destekliyor, siyaseten destek verenler var. Enteresan bir şeydir, yani bir üst aklın etrafında yuvalanan, kümelenen bir anlayış var ve bu anlayış her devirde destekçi bulabiliyor. Hükümet ne olursa olsun. Eğer toplumsal cinsiyet eşitliği geçerse cinsiyet diye bir şey kalmaz, cinsiyet kalmazsa aile kalmaz. Aile kavramı zaten ifsat olur, nesil kalmaz, hiçbir şey kalmaz. Dolayısıyla bu küresel kuşatılmışlığı düşünerek, sorumlu davranmaya dönük eylemler, kuramlar, kurallar geliştirmeliyiz ve kapsayıcı bir dil benimsemeliyiz.
Seminer sonunda katılımcıların sorularını cevaplayan Eğitim Bir-Sen Şube Başkanı Ramazan Tekdemir’e yöneltilen soruda; ”Toplumsal cinsiyet çalışmalarının bir örneği olarak Milli Eğitim Bakanlığı, EBA sistemi üzerinden öğrenci ve öğretmenlerin kullanımına sunduğu Scratch adlı robotik kodlama uygulamasında giriş ekranında çocuklarımıza ve öğretmenlerimize, cinsiyetiniz başlığı altında eril, dişi, ikilik dışı, diğer bir cinsiyet gibi sorular yöneltmekte. Bakanlığın bu uygulaması CHP’ li Nilüfer Belediyesi’nin “Toplumsal Cinsiyet Atölyesi” çalışması, ya da Eğitim-Sen’in raporundan farklı bir uygulama değil. Bu tarz uygulamalarla her yerde karşılaşıyor olmamız, aile yapımızı bozmaya yönelik büyük bir toplumsal tehlike olarak önümüzde duruyor. Bu anlamda Milli Eğitim Bakanlığı ‘ na da söyleyeceğiniz sözler var mı?” Sorusuna cevap olarak, “ MEB bünyesinde teşkilat birimleri itibariyle çok farklı birimler barındırır. Dolayısıyla bu tür yaklaşımların önüne geçmek için çok ciddi filtreler koyması lazım. Her birimin yapacağı çalışmayla ilgili değerler komisyonları şeklinde, yapılan projenin, uygulamanın, çalışmanın, değerlerimize aykırılık teşkil etmemesi yönünde bir filtre özelliği görecek komisyonlar oluşturmaları gerekiyor. Bu tür davranışları yapan, benimseyen ve burada farklı bir takım amaçlar güden kişilerle ilgili de bir cezai müeyyideler koymalıdır. Sorumluluğu olan kişilerin çok ciddi şekilde cezalandırılması gerekir. Bu bir kişilik suç değil, çok büyük bir insanlık suçudur,” dedi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir